NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
هِلَالُ بْنُ
بِشْرٍ قَالَ
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ
عُثْمَانَ
عَنْ عُثْمَانَ
الْبَتِّيِّ
قَالَ مَا
فَسَّرَ الْحَسَنُ
آيَةً قَطُّ
إِلَّا عَنْ
الْإِثْبَاتِ
Osman - el-Bettî'den
demiştir ki: "Hasan (-ı Basrî tefsir ettiği) her âyeti kaderin varlığına
dair tefsir etti."
İzah:
Mevzûmuzu teşkil eden,
hadis-i şerifler; Hasan-ı Basrî hazretleri, aslında
sünnetten kupayı sapmayan
ve dolayısıyla kaza ve kadere inanan dini bütün bir müslüman olduğu halde, onu
kendilerinden göstermeye çalışan istismarcı kaderiyeciler ile kendisine özel
kinleri olan bazı sapık kimselerin kaza ve kaderi inkâr eden bir kimse olarak
gösterme gayretine düştüklerini ve bu uğurda onun te'vile müsait bazı sözlerini
malzeme yapmaya yeltendiklerini ifade etmektedirler.
İslâmin bu güzide
âliminin vefatından sonra bu gibi sözlerinin, sözü geçen kötü niyetli kimseler
tarafından malzeme yapılmak istendiğini farkeden bazı müslümanlar bu durumdan
çok rahatsız olmuşlar. "Keşke onun sözlerinin bu şekilde sû-i te'vile
uğrayacağını tahmin edebilseydik de bu sözlerle böyle bir mana kasdetmediğine
dair bir belge hazırlasay-dik" demekten kendilerini alamamışlardır.
(6425) numaralı hadis-i
şeriften anlaşıldığı üzere, Hasan-ı Basrî kendisinin, kaderi kabul etmediği
izlenimini uyandıran sözlerini söyledikten sonra, bu sözleri bilerek ve şuurla
söylediğini, binâenaleyh doğruluğuna inandığı bu sözlerden dönmesinin asla
sözkonusu olamayacağını yeri geldikçe ifade etmekten geri durmamıştır.
Bezl-ül-Mechûd
yazarının "Tehzibu't-Tehzib"den naklettiğine göre Hasan-ı Basri
(r.a.)'in bu sözlerinden birisi "Hayır kader iledir ama, şerr kader ile
değildir" sözüymüş ve Eyyüb-es-Sahtiyânî bu hususta onunla
münazara yapmış ta
kendisine "Ben bu sözümden asla dönmem" cevabını
vermiş."[eş-Şeyh Halil Ahmed es-Seharenfûrî, Bezlu'l-Mechûd, XVIII, 144.]
Ancak Hasan-ı Basrî
Hazretlerinin bu sözünden kaderi kabul etmediğini anlamı çıkarılamaz. Hatta
"Hayır kader iledir" sözü onun kadere inandığını açıkça ortaya
koymaktadır.
Fakat onun kader
konusunda şerri hayırdan ayrı mütalaa etmesi, sadece Allah'ın şerre rızası
olmadığı noktasından ileri gelebilir.
Çünkü her ne kadar
şerri de Allah yaratırsa da ona rızâsı yoktur. Bununla beraber Allah kulun
kesbi ve iradesi sebebiyle yine kulun elinde şerri yaratır.
Hayra gelince; Allah'ın
ona rızâsı olduğu için onu kulun kesbi ve iradesine bağlı olarak yarattığı
gibi, bazan kulun kesbi olmadığı halde sırf kendi lütuf ve ihsanı ile de
yaratır. Binaenaleyh Yüce Allah'ın "...De ki: Hepsi de Allah
tarafındandır...."[Nisa 78] ayetinde açıklandığı üzere herşeyi bir kader
planında yaratan AH ah tır. Fakat hayra rızası var şerre ise yoktur. Hayır ile
şerr arasında yaratılış bakımından böyle bir fark vardır. Bu bakımdan Hasan-ı
Basrî Hazretlerinin: "Şer kader ile değildir" sözünü "Allah'ın
şerre rızası yoktur" şeklinde anlamak gerekir. Çünkü bunca âyât-ı beyyinât
ve onun kaderi kabul ettiğine dair (4621, 4622, 4623, 4624, 4626) numaralı hadis-i
şerifler varken bu ümmetin hüccet meselesindeki tüm alimlerinin lehine
şâhidlik ettiği Hasan-ı Basrî (r.a.) gibi bir zâtın kaderi inkâr ettiğini
söylemek büyük bir haksızlık ve zulüm olur.
İslâm tarihinde kaderi
inkâr edenler bellidirler. (4613) numaralı hadisin şerhinde de açıkladığımız
gibi bunlara "kaderiyeciler" denir.
Mezheb imanımız Ebu
Mansûr Mâtûrîdi'nin buyurduğu gibi kaderiyeciler kader konusundaki inkarcı
görüşlerinden dolayı Allah'ın açık beyanlarını, Nuh Aleyhisselami, Cennet ve
Cehennem ehlinin sözlerini ve hatta şeytanların bile itiraf ettiği bir gerçeği
yalanlamışlardır. Şöyle ki kade-riyyeciler bu sözleriyle:
1. Allah'ın:
"...Allah dilediğini sapıklık içinde bırakır, dilediğini de doğru yola
iletir..."[Fâtır 8] mealindeki beyanına,
2. Nuh aleyhisselâm'ın:
"Eğer Allah sizi azdırmak dilemişse ben, size nasihat etmek istesem de
nasihatim size fayda vermez"[Hûd 32] mealindeki sözüne,
3. Cennet ehlinin:
"Lütfedip bizi buraya getiren Allah'a hamdol-sun. Allah, bizi
getirmeseydi, biz bunu (bu nimeti) bulamazdık”[A'râf 43] mealindeki sözlerine,
4. Cehennem ehlinin:
"Allah bize yol gösterseydi, biz de size yol gösterirdik"[İbrahim 21]
mealindeki sözlerine,
5. Şeytanın dile
getirdiği: "Beni azdırdın..."[A'raf 16] mealindeki gerçeğe ters
düşmüşlerdir.[Bezlu'l-Mechûd. XVIII. 140.]
Hasan-ı Basrî gibi bir
alim-i yektanın böyle bir hataya düştüğünü söylemek gerçekten hakka ve
hakikate aykırılığın ötesinde büyük bir gaflet ve hamakat olur.